Ebû Hüreyre (r.a.) anlatıyor: (Bir gün) Peygamber (s.a.v.) Efendimizin yanına girdim. Oturarak namaz kılıyordu.
- Yâ Resûlallâh (s.a.v.), oturduğun yerde namaz kılıyorsun, bir şeyin mi var? dedim.
- Açlık, yâ Ebâ Hüreyre, karşılığını verdi. Ağladım. Bunun üzerine:
- Ağlama, Ebû Hüreyre! Şübhe yok, mükâfatını Allah’tan bekleyen dünya evindeki aç kimseye kıyâmet günü ağır hesap sorulmaz buyurdular. (Ebû Nuaym, el-Hilye)
İbn Büceyr (r.a.) anlatıyor: Bir gün Peygamber (s.a.v.) Efendimiz çok acıkmış, (yiyecek bir şey bulamadığından) bir taş alıp karnına koymuş, sonra şöyle buyurmuştu: Dikkat ediniz! Nice nefisler vardır ki dünyâda yiyip ni‘metler içinde yüzerlerken kıyâmet günü aç ve çıplak kalacaklar! İyi dinleyiniz! Nefislerine iyilik yapan pek çokları, gerçekte nefislerine ihânet etmektedirler. Kulak veriniz! Öz canlarını hakir gören bir çokları da aslında kendilerine iyilik yapmaktadırlar. (İbn-i Ebi'd-Dünyâ)
Mesrûk anlatıyor: Bir gün Âişe (r.anhâ)'nın yanına uğradım. Benim için yemek getirtti ve:
- Ben doyuncaya kadar yemek yediğim zaman ağlarım, dedi.
- Niçin? dedim.
- Peygamber (s.a.v.) Efendimizin dünyadan ayrıldığı andaki durumunu hatırlarım. Vallahi o, bir günde iki öğün ekmek ve et (bir arada) yiyip doymamıştır dedi."